18 Şubat 2012 Cumartesi

William Shakespeare-Romeo Juliet



Gidişinin üstünden kaç çığlık geçtiği umurumda değil. Nefes alıp vermediğini bilmiyorum şu an. Morgda olabilirsin, ya da ruhu satılık herhangi bir kızın koynunda. Ne fark eder? Bu kez senden değil, benden söz edeceğiz. Bu kez oyunun kuralını değiştireceğiz.

Burada işler biraz karışık. Çözümlemem gereken bazı sorular. Sana, bana, hayata dair. Artık sen, ben ve biz?de dışarı çıkabilmek istiyorum çünkü. Eğer şu an, tam olarak şu an ölürsem, cesedimi soru işaretlerim kaldırmasın istiyorum. Kırdığım kalp sayısı yokluğunla doğru orantılı olarak artıyorsa ve yapıştıramayacaksam bir daha hiç birini geri, en azından sayıları artmasın istiyorum. Dünyada seni en çok isteyen hatun olarak, bu dünyada en çok seni unutmayı istiyorum. Duyuyorum güldüğünü. Nasıl kahkaha attığını duyuyorum. Ama olduğum yere çöküp ağlamayacağım bu defa. Çünkü ağladığımda sarılabileceğim birilerinin olduğunu biliyorum artık...

Kimseye güvenmiyorum belki, ama en az güvensizlik duyduğum adamlardan biri sayesinde hiçbir işe yaramayacak bu satırları yazıyorum. Hiçbir zaman okumayacak olman bir şeyi değiştirmez. Nasıl ki hiçbir zaman sevmemiş olman, sevgimi değiştirmedi.. İçimdeki hisleri gömmemin tek sebebi, seninle nefes alamıyor olmam. Sensiz nefes alabileceğimi sanıyorum sadece. Eğer başaramazsam, küreği kendi ellerimle uzatacağım sana. Kendi ellerinle göm katline göz yumduğun bedenimi diye. Eğer başarırsam, ardıma dönüp haline gülmeyeceğim bile. Çünkü eğer başarırsam, adının hiçbir harfi yaklaşamayacak o günden sonra kaderime. 

Bazı insanlar kahkaha atarken gözlerimin kısılmasını, ağladıkça gözlerimin kızarmasına tercih ediyorlar. Bazı insanlar gülümseyişimin rengini, gözyaşımın tadından daha çok seviyorlar. Öyleyse devam etsin ?Sükût? çalmaya, belki bir gece olsun rahat uyurum. Hüzünden daha çok yakışan şeyler de varmış bir kadına, son zamanlarda ruhumun nefes almasını sağlayanlar öyle diyorlar. Sen, onların kim olduğunu asla bilemeyeceksin. Çünkü sen bittiğinde, ben hayatımı onlarla paylaşıyor olacağım.

Göremeyeceksin.

Son ziyaretimde gözüme takıldı, odanın duvarına kocaman bir soru işareti çizmişsin. Son geldiğimde aklıma takıldı, nasıl da fark edememişim, sen beni hiçbir zaman sevmemişsin. Son günlerde kalbime kazındı, ben seni değil birilerini sevebilmeyi istemişim onca zamandır... 

Kovboylar siyah giyermiş, hatunları gök rengi. Yeni öğrendim. Matem rengi değil, güneş rengiymiş bana en çok yakışan. Ondan öğrendim. Beyaz giysem ne fark eder siyahımdan soyunup, ölüler de beyaz giyer. Oysa o, ölümüme karşı çıkıyor. Gariptir, o beni yaşatmayı benim istediğimden daha çok istiyor. Hiçbir zaman kendim için yaşayamadım bu hayatı. Uğruna yaşadıklarımsa hep bana ölümü layık gördüler. Oysa bu defa, beni isteyen biri için savaşmak istiyorum. Bu defa en azından onun için denemek istiyorum...

Okunmayacak bir mektup için, haddinden fazla kelime öldürdüm belki. Son satırları kazırken tırnaklarımla, şarkılar pansuman yapıyor yaralarıma. Yine de, tekrar düşecek, daha çok kanayacak olsam bile tekrar deneyeceğim şimdi... 

Mutlu kal demeyeceğim, hayat senin. İlgilenmiyorum. Dediğim gibi, şimdi senin adının üzerini çiziyorum. Söyleyeceklerim bitti. Gidiyorum. Masalım ise, hiç başlamamıştı zaten. Şimdi görebiliyorum? Bundan böyle senin gibi şerefsizlere karnım tok.

Hayat senin Romeo, ama artık Juliet yok?



Wiiliam Shakespare-Romeo Juliet

4 Kasım 2011 Cuma

Resimde 3.boyut

Shaka lakaplı Fransız grafiti sanatçısı Marchal Mithouard’in tuval üzerinde yaptığı çalışmaları 3. boyuta taşıyarak dikkatleri çekiyor.Tabloları insanı önce renkleriyle, sonra dinamikliğiyle çarpıyor ve tek kelimeyle BA-YIL-DIM :))
         Marchal Mithouard’in “Stress” isimli çalışmaları ve daha fazlası için web sitesi






11 Ekim 2011 Salı

TAKINTI

Merhaba aslında paylaşmak istediğim o kadar çok şey varki bir türlü elim varmıyor.Yarım kalan çok iş var fakat tamamlamak için de enerji lazım.neyse o konuda üzerine yazılacak kadar uzun bir mevzu:))
Gelelim şu benim meşhur takıntılarıma tam bir temizlik hastasıyım demek istemiyorum ama o yolda emin adımlarla ilerdiğimi düşünmeye başladım.özellikle düzen!herşey heryer düzenli olmalı sıralı hizalı vs. uyandığımda ya da dışarıdan eve geldiğimde eğer birşeyler olması gerektiği yerde olmuyorsa ciddi anlamda sinirleniyorum.hep temiz olmalı hep mis gibi kokmalı bulunduğum ortam.nedense normal elektrikli süpürgelerin evi temizlemediğini düşünürdüm hep; o yüzden anneme ısrarla suyla çalışan süpürgelerden aldırdım,tüm tozları içine hapsettiğini görüp ve o suyu geridönüşümsüz gidere döktüğümde içimdeki ferahlamayı anlatamam :)) haa bide silmek! silmekte yetersiz bir eylem benim için,eğer suyla yıkarsam o zaman daha temizlenmiş hissediyorum.tabi herşeye bunu uygulamak imkansız elimde olsa onuda yapardım:))Başkalarınını yaptığı temizlikte beni hiç tatmin etmez ben yapmalıyım evin her köşesinin temizlendiğini gözlerimle görmezsem o temizliği temizlikten saymıyorum.aslında başka şeylerde var ama anlatıp bir kaçı olduğumu düşünmenizi istemiyorum:)) yani işim çok zor benin fakat elimde değil :(( ufak çaplı bir araştırma yaptım bununla takıntılarla alakalı buyrun okuyun:))






Temizlik hastalığı nedir?
Temizlik hastalığı olarak adlandırılan bu hastalık aslında obsesif kompulsif bozukluklardan bir tanesidir. Takıntılı şekilde temizlik tutkunluğu, her şeyin kirli olduğu hissine inanma ve her şeyi sürekli yıkama, silme gibi eylemlerin sürekli tekrarlanması temizlik hastalığı olarak adlandırılır. Bunun altında yatan sebep anksiyete bozukluğu, şüphecilik ve emin olamama hissi, saplantılı düşüncelerdir. Diğer tüm takıntılarda olduğu gibi aynı süreci izler. Kişi bu bozuklukların mantık dışı olduğunu bildiği halde kendi davranışlarını engelleyemez. İstem dışı davranışlarını sürekli tekrarlayarak engellemeye çalışır. Saplantılı düşünceden kurtulmaya ve unutmaya çaba gösterir. Fakat başarılı olamaz. Örneğin, elini yıkadığı halde emin olamadığı için tekrar yıkayabilir. Bu hastalık tedavi edilebilir bir hastalıktır. Fakat tedavi edilmediğinde ciddi sağlık problemleri ortaya çıkabilir.

Temizlik hastalığının belirtileri nelerdir?
Kişi sürekli ellerini yıkar,
Evi temizler,
Eve gelen bir misafirin ardından kullandığı her şeyi temizleyebilir.
Zamanın çoğunu temizlik yaparak harcar.
Kirli olduğunu düşündüğü her nesneyi yıkar ve temizlemeden kullanamaz.

Temizlik hastalığına etki eden faktörler nelerdir?
Aslında takıntılara sebep olabilecek pek çok neden öne sürülmekteyse de kesin olarak nedeni bilinmiyor. Biyolojik, psikolojik, çevresel faktörler neden olabilir. Ailesi çok düzenli ve titiz ya da aşırı kuralcı olan bir çocukta bu tür saplantılı düşünceler ve buna bağlı olarak saplantılı davranış biçimleri gelişebilir. Örneğin, annesi çok titiz olan bir çocuk ileride temizlik hastalığına yakalanabilir. Aynı zamanda yakın bir dönemde yaşadığı vefat, iflas, boşanma gibi acı bir olay da takıntılara sebep verebilir.

Temizlik hastalığı gibi takıntılı kişilik durumları bireyin yaşamını nasıl etkiler?
Öncelikle kişinin sosyal ve iş yaşantısı bozulur. Aşırı temizlik tutkusundan ötürü çevresindeki arkadaşları evine gelmek istemeyebilir. Kendisini bu durum karşısında mutsuz hisseder. Aynı zamanda bu tarz hastalıklarda kişi en çok kendisine zarar verir. Zamanın çoğunu temizliğe ayırdığı için zaman kaybı yaşar, diğer yapması gereken hiçbir şeye konsantre olamaz. Gerek ev ve sosyal çevresiyle gerekse iş ortamı ile ilişkileri bozulur. İş performansı önemli derecede olumsuz etkilenir. Evli ise eşi ve çocuğu ile iletişim bozukluğu yaşar. Kendisini temizlik yaparak sürekli hırpalar, günün sonunda yorgun ve bitkin düşer. Bir dönem sonra kişi bedensel olarak da belirli rahatsızlıklara zemin hazırlamış olur. Örneğin bel, kas eklem ağrıları bu dönemde ortaya çıkabilir. Aynı şekilde zamanında tedavi olunmazsa bireyde depresyon gibi psikolojik birçok rahatsızlık da ortaya çıkabilir.
Nasıl tedavi edilir?
Bazı araştırmacılar bu hastalarda beynin ön kısmı olan frontal kortex ile içyapılardan bazal ganglionlar arasında iletişim kopukluğu olduğunu ileri sürer. Tedavide amaç öncelikle var olan hastalığı tedavi etmek, sonra da hastalığın tekrarlamasını önlemektir. Bu amaçla üç tedavi yöntemi kullanılır. Seçici serotonin geri alım inhibitörleri, antidepresan ilaçlar, bilişsel davranışçı terapi uygulamaları TMS (Transkranial Manyetik Stimülasyon) tedavide kullanılabilir.

Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu tedavisi oldukça zor ve uzun solukludur. Ancak yine de üstesinden gelinemeyecek bir hastalık değildir. Genellikle ilaçlar nispeten daha yüksek dozda ya da birkaç ilaç kombinesi şeklinde uygulanır. Son zamanlarda ilaç tedavisi ile birlikte uygulanan, TMS tedavisinin oldukça etkili olduğu görüldü. TMS, sağladığı manyetik vurular ile bir nevi resetleme yaparak, frontal korteks ile bazal ganglionlar arasındaki uyumsuzluğu ortadan kaldırabilir ve böylece çok etkili ve çarpıcı sonuçlar verebilir.

Ayrıca, obsesif kompulsif bozukluklar kaygı hastalığı olduğu için “davranışçı tedavi” olarak adlandırılan eğitimsel terapi yöntemleri fayda sağlayabilir. Hastanın kirli olduğunu düşündüğü nesne ile temas etmesi sağlanır.

Obsesif kompulsif bozukluklar inatçı hastalıklardır. Yenilemeler ve gerilemeler görülebilir. Terapi, ilaç tedavisi birlikte uygulandığında daha iyi sonuçlar verebilir. Ailenin davranış şekli bu konuda çok önemlidir. Aile takıntılarından dolayı kişiyi suçlamamalı, bunun bir hastalık olduğunun bilincine vararak, kişiyi en kısa zamanda tedavi ettirmelidir.

23 Eylül 2011 Cuma

Paris Hilton

''Paris Hilton Ayakkabı Koleksiyonu''nu tanıtmak üzere İstanbul'da gelmiş hoşgelmiş :))
W Otel'de düzenlediği basın toplantısında "İş kadını olarak başarısının sırrını genetik" olarak ifade etmiş.
İş kadını mı? başarı mı? Valla ben anlamadım bişey!o dediği vasıfları kendisinde hiç göremedim.
Türkiye'deki satışlar konusunda çok heyecanlı olduğunu ifade eden Paris'ciğim Avrupa'daki oranlara göre, Türkiye'nin çok iyi bir yerde olduğunu söylemiş.

Ee tabi bizim bazı türk kadınları tarz değil etiket giymeyi severler o yüzden birinciliğe bile oynar rahat ol:))

Evet Paris Hilton'un tasarımları!!!!





leoparlı aaa bunu kimse düşünememişti iyiki Paris gibi tasarımcımız var :))









bildiğimiz platform her yerde olan model! ben hala tasarım kelimesinin eşittiri birşey göremedim.






iki kurdele yapıştır olsun sana tasarım :))


''Türk kadınının stilini çok beğendim. Gerçekten çok hoş ve zarif giyiniyorlar'' deyip vermiş gazı bizim moda ikonu sosyetemize.

Emeğe karşı iyide olsa kötüde olsa büyük bir saygım vardır fakat burda bir fikir,emek vs. buna dair birşey yok Paris'ciğim yeme bizi:))))

Da Vinci İcatları Sergisi

Metro Group Asset Management tarafından İtalya’dan getirtilen,Leonardo Da Vinci’nin orjinal çizimlerinden yola çıkılarak tasarlanan ve çoğu gerçek ebatlarda interaktif replikalardan oluşan “Leonardo Da Vinci: Zamanın Ötesinden İcatlar Sergisi” Meydan Alışveriş Merkezleri’nde 16 Eylül'de sergilenmeye başlanmış.



Metro Group’a bağlı beş alışveriş merkezinde daha ziyaretçilerle buluşacak olan sergi, 26 Eylül’e kadar M1 Meydan Ümraniye Alışveriş Merkezi'nde.


Gitme imkanı olanlar kaçırmasınlar derim:)



  • 16 Eylül-26 Eylül M1 Meydan Ümraniye AVM

  • 30 Eylül-10 Ekim M1 Meydan Merter AVM

  • 14 Ekim-24 Ekim M1 Merkez Gaziantep AVM

  • 28 Ekim-09 Kasım M1 Merkez Adana AVM

  • 11 Kasım-21 Kasım M1 Merkez Konya AVM

  • 25 Kasım-05 Aralık M1 Merkez Kartal AVM




  • 22 Eylül 2011 Perşembe


    Afiş;zaman kavramını anlatmak için verilen bir ödevimdi.Bana göre zaman çok çabuk geçen ve hep durdurmak istediğim birşey olmuştur....
    Zamanla ilgili takıntılarım onunla kavgam nedeniyle çok şeyin elimden kayıp gittiğini gördükçe, anlamsız şekilde eylemsiz kaldığımı bilmeme rağmen idrak edemeyişim acizliğimdi sanırım.Bu yazıyı hem kendim için hemde belki benim gibi düşünenler için paylaşma ihtiyacı duydum.
    Einstein’ ın en çok sevdiğim lafı hangisidir bilir misiniz? ”Zaman sadece bir yanılsamadır.”  Evet bu lafı çok severim. Daha doğrusu son bir kaç yıldır en sevdiklerimden. Çünkü daha önce zamanın en büyük düşmanım olduğunu düşünürdüm. Beni boğan, beni devamlı sıkıştıran, beni esir alan bir düşman ! Oysa şimdi zamanın en yakın dostum olduğunu düşünüyorum. Neden mi? Çünkü beni özgür bıraktı. Beni strese sokmaktan vazgeçti. Aramızda bir anlaşma yaptık. Ben onun yetersiz olduğunu düşünerek kendimi kısıtlamayacaktım, o da beni hayatımı özgürce yaşamam için rahat bırakacaktı.
    Hayatımın çok büyük bir kısmını sevdiğim şeyler için, zaman yok diyerek geçirdim. Çok sevdiğim deniz kenarı mekana gitmeye zamanım yoktu. Yıllar yılı, ”yeteneğim var ama…” diyerek bir hayal olarak kalan bir çok şeye,bazen uyumaya, bazen uyanık kalıp aylaklık yapmaya zamanım yoktu. Peki sonsuz olan bu kavram, yani bitmek tükenmek bilmeyen zaman, bana neden hep cimri davrandı? Sebebini hemen söyleyeyim. Çünkü ben öyle olduğunu sanıyordum. Ben söylüyordum bu sevimsiz cümleyi. Devamlı tekrarladığım şey ”… için zamanın yok!” idi.
    Her konuda olduğu gibi bu konuda da ben, kendi kendime yaratmıştım yokluğu. Sonuçta zaman genel bir kavram ve herkes için aynı. Başkasına yeten zaman bana neden yetmesin ki? Eğer istersek her şey için yeterli zamanı bulabiliriz. Biz sadece bir şeyleri yaparken diğer şeylerden ödün vermek istemiyoruz. Oysa hayatta en önemli şey nedir? Mutlu olmak. Mutlu olmak için ne yaparız? Bizi sevindiren, heyecanlandıran, yaşam enerjimizi çoğaltan şeyler yaparız. En azından yapmalıyız :)

    Kısacası zaman gerçekten de bir yanılsamadır. Biz nasıl algılarsak o şekilde hayatımıza yansır. Evrenin çeşitli boyutlarında geçmiş ve geleceğin farklı şekillerde yaşandığı kavramı bana çok yakın. Ve kimi araştırmacılara göre zaman hızlandı. Aslında bence de bu doğru. Zamanın eskiye göre hızlandığının farkındayım. Haftalar su gibi geçip gidiyor. Bu durum dünyanın spiritüel bir değişim içinde olması ile ilgili. Ama bu konunun açıklaması çok uzun sürebilir. Dolayısıyla size en basit ve önemli tavsiyem zaman konusunu kafanıza takmamanızdır. Ne kadar rahat olursanız o da sizi o kadar rahat bırakır. Zamanın bize hükmetmesine izin vermeyelim. Biz ona hükmedelim. Hayatımızdaki her şey için bu geçerli. Kontrol her zaman bizde olsun. Düşüncelerimizi kontrol edip, beynimize ve bilinçaltımıza hükmetmeyi öğrenmeliyiz. Hayatın tadını çıkarmak, bu dünyada cenneti yaşamak istiyorsak bunu yapmak zorundayız.

    Zaman bize bedava verilen en büyük nimetlerden biridir. Onu sevmeyi öğrenelim ve kendi menfaatimize kullanalım.  ”Zamanım yok” cümlesini hayatımızdan çıkaralım. Oturup iyice düşünüp. Yapmayı isteyip zaman bulamadığımız her ne varsa, yapmadığımıza değiyor mu? Daha sonra pişman olacak mıyız? Cevap ”Evet değdi” ya da ”Pişman olmam” ise  devam edin. Ama ben biliyorum, cevap benim aklımdan geçen olacak :) İşte bu yüzden
    siz de benim gibi zamanla anlaşmanızı yapın ve özgür kalın :)
    Aslı Ece Özdoğan


    Nasıl kendim olarak kalabilirim?


    İnsanlara çok yaklaştığım zaman kendimi kaybettiğimi hissediyorum..
    Aslında herkes eşsizdir.
    Sürekli hedefler peşinde koşmayı bir an bırakabilsen eşsiz olduğunu anlarsın.
    Bu keşfedilecek bir şey değildir; zaten oradadır.
    Bu zaten böyledir: Var olmak eşsiz olmaktır.
    Olmanın başka bir yolu yoktur.
    Bir ağacın her yaprağı eşsizdir, kıyıdaki her çakıl taşı eşsizdir; olmanın başka bir yolu yoktur.
    Aynı şeyden iki tane var olmaz, o yüzden de birisi olmaya gerek yoktur.
    Sen sadece kendin ol ve o anda eşsizsin, karşılaştırılamazsın.
    O yüzden bunun bir paradoks olduğunu söylüyorum:
    Arayanlar yenilir ve zahmete girmeyenler hemen kazanır.
    Ama kelimelerle kafan karışmasın. Tekrarlamama izin ver:
    Olağandışı olma arzusu çok sıradandır çünkü herkeste vardır bu.
    Ve sıradan olacak kadar anlayışlı olmak çok olağandışıdır çünkü çok ender olur bu.
    Lao Tzu'nun büyük öğrencilerinden biri, Lieh Tzu anlatır;
    budalanın biri elinde bir mumla ateş arıyormuş:
    "Ateşin ne olduğunu bilseydi pirincini de bir an önce pişirebilirdi.
    Bütün gece aç kaldı çünkü ateş arıyor ve bulamıyordu ve elinde bir mum vardı.
    Mumun olmasa, karanlıkta araman nasıl mümkün olurdu?"
    Eşsizliğin peşindesin ve o senin elinde.
    Bunu anlayabilirsen pirincini bir an önce pişirebilirsin.
    Ben pirincimi pişirdim ve biliyorum.
    Gereksiz yere aç kalıyorsun; pirinç orada, mum orada; mum, ateş.
    Mumu alıp aramana gerek yok.
    Eline bir mum alıp bütün dünyayı arıyorsan ateş bulamazsın çünkü ateşin ne olduğunu anlamıyorsun.
    Aksi halde anlamış olurdun çünkü mum önündeydi, elinde tutuyordun.
    Durum bu..
    İnsan bunu ancak sıradan olmaya hazır olduğunda anlar.
    Ama eğer anlıyorsan problem yoktur; 
    Eğer anlamıyorsan problem gibi görünür; eğer anlıyorsan güzeldir, gizemlidir.
    Sıradan ol; olağandışı olursun. Olağandışı olmaya çalış; sıradan olursun..