23 Eylül 2011 Cuma

Paris Hilton

''Paris Hilton Ayakkabı Koleksiyonu''nu tanıtmak üzere İstanbul'da gelmiş hoşgelmiş :))
W Otel'de düzenlediği basın toplantısında "İş kadını olarak başarısının sırrını genetik" olarak ifade etmiş.
İş kadını mı? başarı mı? Valla ben anlamadım bişey!o dediği vasıfları kendisinde hiç göremedim.
Türkiye'deki satışlar konusunda çok heyecanlı olduğunu ifade eden Paris'ciğim Avrupa'daki oranlara göre, Türkiye'nin çok iyi bir yerde olduğunu söylemiş.

Ee tabi bizim bazı türk kadınları tarz değil etiket giymeyi severler o yüzden birinciliğe bile oynar rahat ol:))

Evet Paris Hilton'un tasarımları!!!!





leoparlı aaa bunu kimse düşünememişti iyiki Paris gibi tasarımcımız var :))









bildiğimiz platform her yerde olan model! ben hala tasarım kelimesinin eşittiri birşey göremedim.






iki kurdele yapıştır olsun sana tasarım :))


''Türk kadınının stilini çok beğendim. Gerçekten çok hoş ve zarif giyiniyorlar'' deyip vermiş gazı bizim moda ikonu sosyetemize.

Emeğe karşı iyide olsa kötüde olsa büyük bir saygım vardır fakat burda bir fikir,emek vs. buna dair birşey yok Paris'ciğim yeme bizi:))))

Da Vinci İcatları Sergisi

Metro Group Asset Management tarafından İtalya’dan getirtilen,Leonardo Da Vinci’nin orjinal çizimlerinden yola çıkılarak tasarlanan ve çoğu gerçek ebatlarda interaktif replikalardan oluşan “Leonardo Da Vinci: Zamanın Ötesinden İcatlar Sergisi” Meydan Alışveriş Merkezleri’nde 16 Eylül'de sergilenmeye başlanmış.



Metro Group’a bağlı beş alışveriş merkezinde daha ziyaretçilerle buluşacak olan sergi, 26 Eylül’e kadar M1 Meydan Ümraniye Alışveriş Merkezi'nde.


Gitme imkanı olanlar kaçırmasınlar derim:)



  • 16 Eylül-26 Eylül M1 Meydan Ümraniye AVM

  • 30 Eylül-10 Ekim M1 Meydan Merter AVM

  • 14 Ekim-24 Ekim M1 Merkez Gaziantep AVM

  • 28 Ekim-09 Kasım M1 Merkez Adana AVM

  • 11 Kasım-21 Kasım M1 Merkez Konya AVM

  • 25 Kasım-05 Aralık M1 Merkez Kartal AVM




  • 22 Eylül 2011 Perşembe


    Afiş;zaman kavramını anlatmak için verilen bir ödevimdi.Bana göre zaman çok çabuk geçen ve hep durdurmak istediğim birşey olmuştur....
    Zamanla ilgili takıntılarım onunla kavgam nedeniyle çok şeyin elimden kayıp gittiğini gördükçe, anlamsız şekilde eylemsiz kaldığımı bilmeme rağmen idrak edemeyişim acizliğimdi sanırım.Bu yazıyı hem kendim için hemde belki benim gibi düşünenler için paylaşma ihtiyacı duydum.
    Einstein’ ın en çok sevdiğim lafı hangisidir bilir misiniz? ”Zaman sadece bir yanılsamadır.”  Evet bu lafı çok severim. Daha doğrusu son bir kaç yıldır en sevdiklerimden. Çünkü daha önce zamanın en büyük düşmanım olduğunu düşünürdüm. Beni boğan, beni devamlı sıkıştıran, beni esir alan bir düşman ! Oysa şimdi zamanın en yakın dostum olduğunu düşünüyorum. Neden mi? Çünkü beni özgür bıraktı. Beni strese sokmaktan vazgeçti. Aramızda bir anlaşma yaptık. Ben onun yetersiz olduğunu düşünerek kendimi kısıtlamayacaktım, o da beni hayatımı özgürce yaşamam için rahat bırakacaktı.
    Hayatımın çok büyük bir kısmını sevdiğim şeyler için, zaman yok diyerek geçirdim. Çok sevdiğim deniz kenarı mekana gitmeye zamanım yoktu. Yıllar yılı, ”yeteneğim var ama…” diyerek bir hayal olarak kalan bir çok şeye,bazen uyumaya, bazen uyanık kalıp aylaklık yapmaya zamanım yoktu. Peki sonsuz olan bu kavram, yani bitmek tükenmek bilmeyen zaman, bana neden hep cimri davrandı? Sebebini hemen söyleyeyim. Çünkü ben öyle olduğunu sanıyordum. Ben söylüyordum bu sevimsiz cümleyi. Devamlı tekrarladığım şey ”… için zamanın yok!” idi.
    Her konuda olduğu gibi bu konuda da ben, kendi kendime yaratmıştım yokluğu. Sonuçta zaman genel bir kavram ve herkes için aynı. Başkasına yeten zaman bana neden yetmesin ki? Eğer istersek her şey için yeterli zamanı bulabiliriz. Biz sadece bir şeyleri yaparken diğer şeylerden ödün vermek istemiyoruz. Oysa hayatta en önemli şey nedir? Mutlu olmak. Mutlu olmak için ne yaparız? Bizi sevindiren, heyecanlandıran, yaşam enerjimizi çoğaltan şeyler yaparız. En azından yapmalıyız :)

    Kısacası zaman gerçekten de bir yanılsamadır. Biz nasıl algılarsak o şekilde hayatımıza yansır. Evrenin çeşitli boyutlarında geçmiş ve geleceğin farklı şekillerde yaşandığı kavramı bana çok yakın. Ve kimi araştırmacılara göre zaman hızlandı. Aslında bence de bu doğru. Zamanın eskiye göre hızlandığının farkındayım. Haftalar su gibi geçip gidiyor. Bu durum dünyanın spiritüel bir değişim içinde olması ile ilgili. Ama bu konunun açıklaması çok uzun sürebilir. Dolayısıyla size en basit ve önemli tavsiyem zaman konusunu kafanıza takmamanızdır. Ne kadar rahat olursanız o da sizi o kadar rahat bırakır. Zamanın bize hükmetmesine izin vermeyelim. Biz ona hükmedelim. Hayatımızdaki her şey için bu geçerli. Kontrol her zaman bizde olsun. Düşüncelerimizi kontrol edip, beynimize ve bilinçaltımıza hükmetmeyi öğrenmeliyiz. Hayatın tadını çıkarmak, bu dünyada cenneti yaşamak istiyorsak bunu yapmak zorundayız.

    Zaman bize bedava verilen en büyük nimetlerden biridir. Onu sevmeyi öğrenelim ve kendi menfaatimize kullanalım.  ”Zamanım yok” cümlesini hayatımızdan çıkaralım. Oturup iyice düşünüp. Yapmayı isteyip zaman bulamadığımız her ne varsa, yapmadığımıza değiyor mu? Daha sonra pişman olacak mıyız? Cevap ”Evet değdi” ya da ”Pişman olmam” ise  devam edin. Ama ben biliyorum, cevap benim aklımdan geçen olacak :) İşte bu yüzden
    siz de benim gibi zamanla anlaşmanızı yapın ve özgür kalın :)
    Aslı Ece Özdoğan


    Nasıl kendim olarak kalabilirim?


    İnsanlara çok yaklaştığım zaman kendimi kaybettiğimi hissediyorum..
    Aslında herkes eşsizdir.
    Sürekli hedefler peşinde koşmayı bir an bırakabilsen eşsiz olduğunu anlarsın.
    Bu keşfedilecek bir şey değildir; zaten oradadır.
    Bu zaten böyledir: Var olmak eşsiz olmaktır.
    Olmanın başka bir yolu yoktur.
    Bir ağacın her yaprağı eşsizdir, kıyıdaki her çakıl taşı eşsizdir; olmanın başka bir yolu yoktur.
    Aynı şeyden iki tane var olmaz, o yüzden de birisi olmaya gerek yoktur.
    Sen sadece kendin ol ve o anda eşsizsin, karşılaştırılamazsın.
    O yüzden bunun bir paradoks olduğunu söylüyorum:
    Arayanlar yenilir ve zahmete girmeyenler hemen kazanır.
    Ama kelimelerle kafan karışmasın. Tekrarlamama izin ver:
    Olağandışı olma arzusu çok sıradandır çünkü herkeste vardır bu.
    Ve sıradan olacak kadar anlayışlı olmak çok olağandışıdır çünkü çok ender olur bu.
    Lao Tzu'nun büyük öğrencilerinden biri, Lieh Tzu anlatır;
    budalanın biri elinde bir mumla ateş arıyormuş:
    "Ateşin ne olduğunu bilseydi pirincini de bir an önce pişirebilirdi.
    Bütün gece aç kaldı çünkü ateş arıyor ve bulamıyordu ve elinde bir mum vardı.
    Mumun olmasa, karanlıkta araman nasıl mümkün olurdu?"
    Eşsizliğin peşindesin ve o senin elinde.
    Bunu anlayabilirsen pirincini bir an önce pişirebilirsin.
    Ben pirincimi pişirdim ve biliyorum.
    Gereksiz yere aç kalıyorsun; pirinç orada, mum orada; mum, ateş.
    Mumu alıp aramana gerek yok.
    Eline bir mum alıp bütün dünyayı arıyorsan ateş bulamazsın çünkü ateşin ne olduğunu anlamıyorsun.
    Aksi halde anlamış olurdun çünkü mum önündeydi, elinde tutuyordun.
    Durum bu..
    İnsan bunu ancak sıradan olmaya hazır olduğunda anlar.
    Ama eğer anlıyorsan problem yoktur; 
    Eğer anlamıyorsan problem gibi görünür; eğer anlıyorsan güzeldir, gizemlidir.
    Sıradan ol; olağandışı olursun. Olağandışı olmaya çalış; sıradan olursun..

    yeni yepyeni ve acemi :))

    bol içerikli ve görselli olacak blogum inş. ama biraz sabır :))